KADINLARDA SAÇ DÖKÜLMESİ

KADINLARDA SAÇ DÖKÜLMESİ

Saçlı deride ortalama, 100000 – 120000 arasında kıl kökü vardır. Saçlar ortalama 2-5 yıl arasında uzayıp güçlenirler. Saçlı deride bir hastalık yok ise, saç tellerinin yaklaşık % 90 ı, aynı anda milimetrenin üçte biri kadar uzar. Bir süre sonra ise saçlarda uzama durur. Bu devrede, saçlar dökülme devresine, kısa bir süre sonra da dinlenme devresine girer. 2-4 aylık bu dinlenme döneminden sonra saçlarda dökülme olur. Bu dökülme, tüm saçımızın % 10′ udur sadece. Saç tellerinin her biri, ayrı devrelerde yaşamlarını devam ettirdikleri için, başımızda her zaman saç vardır.
Saçlarımızın uzama yeteneği genetiktir. Hızlı kilo verdiren besin diyetleri, vücutta bazı eksiklikleri gündeme getirir. Çinko,biotin,C vitamini, folik asit, B12 vitamini, demir değerinde oynamalar, saçların dökülmesine yol açabilir.
Hamilelik, yüksek ateş, radyasyon, kemoterapi, bazı ilaçlar, tiroit bozuklukları, menapoz saçların en sık dökülme nedenlerindendir.

MENAPOZ
Özellikle 50′ li yaşlardan sonra saçlardaki incelme ve saçların gücünü kaybetmeye başlaması oldukça belirgin olarak görülür.

HAMİLELİK
Gebelik sonrası dökülen saçlar genellikle, 5-8 ay sonrasında yerine gelmektedir.

HORMONAL NEDENLER
Tiroit bezi hastalıkları, menapoz, gebelik sonrası dönem saçların dökülmesindeki hormonal zeminlerdir.

STRES
Ruhsal ve fiziksel stresler sonrasında, birkaç ay geçmeden saç dökülmesi tablosu ortaya çıkabilmektedir.

BESLENME
Tırnaklar gibi, cildimizin bir eki olan saçlarımızın, beslenme ile ilişkisi apaçık ortadadır. Şok diyetler, yeterli dengeli beslenmemek, fast food tüketimi, yüzyılın en önemli sorunları olarak olumsuz etkileriyle saçlarımıza yansımaktadır.

TEDAVİLER
Saç dökülme nedenleri dikkatle araştırıldıktan sonra,kişiye özel,lokal,oral tedaviler ve saç mezoterapisi tedavileri olumlu seçenekler olabilmektedir.

Sağ Kol Uyuşması Ve Nedenleri

 

Sağ Kol Uyuşması Nedir?

İnsan bedeninin çeşitli bölgelerinde uyuşmalar olabilmekte, bu uyuşmalar insan sağlığını ve günlük yaşantılarını oldukça etkileyebilmektedir. Bu anlamda yaşanan uyuşmalar çoğunlukta kollarda kendisini belli etmektedir. Özellikle sağ kol uyuşması günlük yaşantıda insanların en sık yaşadığı uyuşma sorunlarından ve rahatsızlıklarından birisidir.

Genel olarak dünya nüfusunda sağ kolunu aktif olarak kullanabilen insan sayısı, sol kolunu kullananlara oran ile oldukça fazladır, Bu anlamda sağ kol uyuşması en sık rastlanılan rahatsızlıklardan birisi olmaktadır. Kolun tamamı veya bir kısmında hissedilmek üzere sağ kolda uyuşma hissedilmesinin pek çok farklı nedeni olabilmektedir. Özellikle uzun süreli süren ve devamlı olarak tekrar eden sağ kol uyuşması büyük rahatsızlıkların habercisi olabildiği gibi, erken teşhis ve tedavinin önemi oldukça büyük ve etkilidir.

Sağ Kol Uyuşması Neden Meydana Gelir?

Sağ kol üzerinde meydana gelen uyuşmalarda pek çok farklı neden bulunmaktadır. Genellikle bu nedenler arasında diyabet rahatsızlığı, sinirlerde meydana gelen sıkışmalar, sinir hastalıkları ve bu sinirlerde oluşan zedelenme ya da yaralanmalar, inmeler, yetersiz ve dengesiz beslenme, karpal tünel sendromu ve geçici ataklar bulunmaktadır.

* Diyabet Rahatsızlığı

Diyabet rahatsızlığı olarak bilinen, dengesiz ve yüksek kan şekeri seviyeleri; sinirlerin iltihaplanmasına neden olmaktadır. Bu iltihaplanmalar zaman içerisinde kolun altında ve üstünde karıncalanma hissine neden devamında ise uyuşmaya neden olur. Bu anlamda yapılacak tedavilerde kan şekeri seviyesini düzenlemek önemlidir.

* Sinirlerde Meydana Gelen Zedelenme ve Sıkışmalar

Sinirlerde meydana gelen sıkışmaların asıl nedeni: kemik, kas ve kıkırdak dokularının iltihaplanması ve zaman içerisinde bu iltihaplanmaya bağlı olarak sinirlere baskı uygulanması ile yaşanmaktadır. Bu sorunlarda zaman içerisinde sağ kolda uyuşma yaratmaktadır. Genellikle antibiyotik kullanımı veya cerrahi yollar ile tedavi edilen bu rahatsızlık erken teşhis ile daha kolay bir şekilde atlatılabilmektedir.

* Yetersiz ve Dengesiz Beslenme

Kol uyuşmasına neden olan rahatsızlıklardan birisi de yetersiz ve dengesiz beslenme yüzünden meydana gelmektedir. B5, B6, B12, C, D, E gibi vitaminlerin eksikliği kollarda uyuşmaya neden olmaktadır. Bu anlamda yeterli ve dengeli beslenmek, aynı zamanda devamlı olarak meyve ve sebze tüketmek bu sorunun giderilmesinde yeterli olmaktadır. Bunlara ilave olarak vitamin takviyesi amacı ile vitamin ve demir içerikli ilaçlar kullanmakta oldukça faydalı olacaktır.

Diş lekeleri neden oluşur

Diş lekeleri neden oluşur
Diş lekelerine, kötü ağız hijyeni, sigara kullanımı yada tükettiğimiz besinler kadar dişin yapısını içten etkileyen yaşlanma, uzun süreli antibiyotik kullanımı da neden olur.

Günlük ağız bakımına özen göstermek diş lekelerini daha oluşmadan engellemeye neden olur. Bakteri plağına karşı etkili ve sürekli kullanıma uygun bir ağız gargarası, fırça ve diş ipi, günlük etkin bir ağız temizliği sağlar ve diş lekesi oluşumunu engeller.

İşte diş lekelerinin nedenleri;

· Kötü ağız hijyeni – Dişlerin çevresinde bakteriler ve yiyecek artıklarından oluşan yapışkan ve renksiz bir bakteri tabakası olan plaklar,iyi temizlenmediklerinde, dişlere yapışarak , zaman içinde dişlerin sararmasına neden olur.

· Çay,kahve gibi içecekler, köri gibi baharatlar içerdikleri kafein ve doğal renkendiriciler nedeniyle dişlerde leke bırakır.

· Gazlı içecekler içindeki asit nedeniyle, kırmızı şarap ise yoğun renginden ötürü dişlerde lekenmeye neden olur.

· Enerji içecekleri ve hazır gıdalarda bulunan gıda boyaları diş lekelerine sebep olur.

· Bazı antibiyotikler ve demir tabletleri de leke oluşturur.

· Yaşlandıkça incelen diş minesi zaman içinde dişlerde kahve rengi lekelerin oluşmasına sebep olur.

· Sigara içmek dişlerdeki lekenin en temel sebeplerindendir.
Doğal diş beyazlatma
Sitemizi ziyaret eden diş hekimlerinden de bu yazıya katkıda bulunmalarını rica ediyoruz. İşte ziyaretçilerimiz için diş beyazlatma yöntemlerinden bazıları..

Birinci diş beyazlatma yöntemi:
1 çay kaşığı karbonat
1 çay kaşığı zeytinyağı
1-2 çay kaşığı limon suyu

Uygulanışı: Bu üçünü iyice birbirine karıştırıp, dişlerinizi bu karışımla fırçalayınız, ilk uygulamanızda sonuç alamayabilirsiniz ancak haftada 1 defa uyguladığınız sürece beyazlamayı farkedebilirsiniz.. Farkı görebilmek için bu karışımı uygulamadan önce dişlerinizin resmini çekiniz, 1 ay sonraki tekrar resmini çektiğinizde dişlerinizdeki beyazlamayı fark edececeksiniz..

Adaçayı ile diş beyazlatma
Adaçayı diş dostudur.

Adaçayı dişleri güçlendirici ve beyazlatıcı özelliktedir. Kuru adaçayı yaprağı toz haline getirilerek dişlerin üzerine bastırılmak suretiyle sürülür. Gözle görülür beyazlık farkedilir.
Karbonat ile diş beyazlatma
Bir çoğumuz sabahları uykuyu üzerimizden atmak için güne kahve ile başlarız. Bu ve bunun gibi faktörler dişlerde lekelere yol açar. Neyse ki karbonat var. Dişlerinizi karbonat kullanarak eski beyazlığına kavuşturabilirsiniz.
•Yarım fincan kadar karbonatı kapaklı küçük bir kabın içerisine boşaltın.
•Yumuşak telli bir diş fırçasını su ile ıslatın.
•Diş fırçasını karbonat koyduğunuz kabın içine batırın. Diş fırçasının fırça kısmı tamamıyla karbonat ile kaplansın.
•Karbonat kabının kapağını kapatın ve bir sonraki fırçalama için saklayın.
•Dişlerinizi karbonat kaplı diş fırçası ile fırçalayın. Dairesel hareketlerle karbonatın tüm dişlerinizi kaplamasını ve lekelere nüfuz etmesini sağlayın.
•Karbonatın en az iki dakika dişlerinize etki etmesine izin verin.
•Ağzınızı suyla iyice çalkalayın.
•İnatçı diş lekeleri için bu adımları haftada bir kere tekrarlayın ve daha beyaz gülümsemelere kavuşun. Karbonat iri granüllere sahip olduğundan diş minelerine zarar verebilir. Bu nedenle haftada bir kereden fazla kullanmamanızı öneririz.

Göz Tansiyonu Belirtileri Nelerdir

Göz tansiyonu nedir belirtileri nelerdir sorusunun cevabı yalnızca insanlar tarafından değil, bilim adamları tarafından da uzun yıllardır araştırılmaktadır. Göz hastalıkları arasında fark edilmesi en zor rahatsızlık olarak kabul edilen göz tansiyonu, ani görme kayıplarına neden olduğu için son derece ciddi bir sorundur. Göz tansiyonu hastalığına neden olan sebepleri yıllardır araştıran bilim adamları, genetik faktörler haricinde hala kesin olarak hastalığa neyin neden olduğunu maalesef bulamamıştır. Göz tansiyonunu iyi gelen bitkiler ve doğal karışımlar üzerinde yapılan çalışmalar hala devam etmektedir. Elde edilen verilere göre göz tansiyonu hastalığına yakalanma; kişinin gözlerini fazla yorması ya da yediği besinler nedeni ile ilgili olmayıp, tamamen doğuştan gelen gen dizilimi sonucu oluşmaktadır.

Göz tansiyonu , göz tansiyonu belirtileri , tansiyon , tansiyon belirtileriGöz tansiyonu en kısa anlatımla, göz içerisindeki basıncın yükselmesidir. Göz içerisinde yer alan sıvının gözden dışarı atılmasını sağlayan kanallarda meydana gelen tıkanıklıklar, göz içerisinde fazla miktarda oluşan sıvının baskı uygulaması sonucu göz tansiyonu hastalığı gelişmektedir. Birçok farklı türü bulunmasına rağmen, hastaların yaklaşık olara %90′ında kronik göz tansiyonu vardır. Kronik göz tansiyonu yaş ile birlikte gelişen ve sinirlerde kalıcı olarak hasara yol açan en yaygın göz hastalıkları arasındadır. Göz hastalıkları arasında göz tansiyonunu bu kadar ciddi bir sorun yapan, hastanın gözlerindeki sorunu fark edememesidir. Diğer göz hastalıkları gibi şiddetli ağrı şikâyetlerinin olmadığı kronik göz tansiyonu, uzun seneler boyunca gelişmeye devam eden. Kişi göz tansiyonuna iyi gelen bitkiler ya da doğal besinler ile beslense dahi orta yaş itibarıyla kronik göz tansiyonu hastalığına yakalanabilir.
Göz tansiyonu hastalığı görme alanının çok yavaş bir şekilde daralmasına neden olduğundan, diğer göz hastalıkları arasında sinsi olarak nitelendirilen tek rahatsızlıktır. Hasta göz tansiyonu nedir belirtileri nelerdir sorunu sorduğunda, büyük bir ihtimal ile zaten hastalığı ilerlemiştir. Göz hastalıkları genel olarak çabuk fark edilmesine rağmen göz tansiyonunda, hastanın görme açısı üzerindeki etkileri çok yavaş seyrettiğinden hasta ancak ilerleyen yaşlarda sorunu fark edebilmektedir. İnsanların göz tansiyonuna iyi gelen bitkiler ile kendini tedavi etmeye çalışmadan önce kesinlikle uzman bir göz doktoruna baş vurması gerekir.

Kolesterol Diyeti

Kolesterol hastalığı ne kadar dünya genelinde en hızlı yayılan hastalıklardan birisi olsa da, toplumumuzda birçok insan kolesterol nedir ya da kolesterol nasıl düşürülür gibi sorular sormaya devam etmektedir. Oysa kolesterol nasıl düşürülür sorusunun cevabı tek bir cümleden ibarettir; kolesterol, katı ve hayvani yağlardan uzak durarak ve düzenli egzersiz yaparak düşürülür. Dünya genelinde kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin en büyük nedeni olan kolesterol, aslında tıbbi olarak bir hastalık değildir. Ancak damar tıkanıklıklarına neden olarak, kal ve damar hastalıklarına yakalanma riskini muazzam derece arttırdığı için son derece tehlikeli bir sorundur.
Kolesterol düşürücü bitkiler ile de toplumumuzda yaygın bir araştırma merakı vardır. Kolesterol nasıl düşer şeklindeki soruların devam olan kolesterol düşürücü bitkiler nelerdir sorusunu kısaca cevaplamak gerekirse; zencefil, oğul otu ve zerdeçal bitkilerinin kaynatılarak elde edilen sularının, düzenli olarak içilmesi kolesterol düşürücü etki görülmesini sağlamaktadır. Ancak insanların ısrarla farkına varamadığı konu; kolesterol düşürücü bitkiler ile tedavi olmaya çalışırken bir yandan hareketsiz bir yaşam sürerek ve katı yağları bol miktarda tüketerek kolesterol değerlerinin düşürülmesi mümkün değildir. Tüm bunları yaparken kolesterol düşürücü bitkiler ile ldl, hdl ya da total kolesterol değerlerinin düşmesini beklemek, kuşkusuz bir mucizenin gerçekleşmesini ummak ile tamamen aynı şeydir.
Kolesterol belirtileri öncelikle hiç kimse fark edemese de, damar duvarlarında biriken ldl yani kötü huylu kolesterol nedeni ile yavaş yavaş damarların tıkanması şeklinde başlamaktadır. Bu nedenle hastalara uygulanan ldl diyeti, kandaki kötü huylu kolesterolü yani damarların tıkanmasına neden olan lipoprotein miktarını azaltmak için yapılmaktadır. Kolesterol hasları için diyet demek, damarlarının tıkanarak ölümcül riskler doğurabilecek sağlık sorunlarından kurtulmak demektir. Bu nedenle hastaların “kesinlikle” uyguladıkları ldl diyeti programına uymaları gerekir. Uygulanan ldl diyeti programına ilave olarak kullanılacak kolesterol düşürücü bitkiler, gerçek şifasını o zaman göstermeye başlayacaktır.
Kolesterol belirtileri nedeni ile sorun yaşayan insanların uygulaması gereken bir diğer önemli konu da, düzenli egzersiz yapmaktadır. Egzersiz; kolesterol hastaları için diyet uygulayarak, kolesterol diyeti listesi dışına çıkmamak kadar önemlidir.

Kekemelik Nedir ?

Kekemelik nasıl geçer sorusu her gün yüzlerce insan tarafından hem sosyal çevrelerde hem de internet ortamında sorulan sorulardandır. Kekemelik tevdi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen konuşma bozukluğu olan insanlar, uzun zamandır yaşadıkları kekemelik sorununa artık bir çözüm bulmak istemektedir. Kekemelik nedenleri üzerinde bilim adamları da uzun zamandır geniş kapsamlı araştırmalar yapmaktadır. Etkili bir kekemelik tedavisi için yapılan kekemelik nedenleri araştırmaları sonucu, kekemelik sorununun büyük oranda psikolojik olduğu saptanmıştır. Bu psikolojik sorunların büyük bir kısmı da çocukluk yıllarında aile tarafından uygulanan yanlış davranışlardan kaynaklanır.
Kekemelik nasıl geçer sorusuna cevap bulamadığı için son bir umut olması açısında kekemelik için dua arayışına giren insanların sayısı da göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Kekemelik nasıl geçer sorusunun cevabı zaten kişinin zihnindedir ancak bir psikiyatri uzmanı hekim ile irtibata geçerek bu cevabı nasıl bulacağını öğrenmesi gerekir.

Kekemelik Nedir, Kekemelik, Kekemelik tedavisi
Ekleme nedir ya da çocuklarda kekemelik nedir tarzındaki soruların ilk muhatabı tıbbın psikiyatri alanıdır. Kekemelik nedenleri arasında nörolojik bozukluklar da yer almaktadır ancak nörolojik rahatsızlıklar nedeni ile kekemelik sorunu yaşayan insanların sayısı oldukça azdır. Nadir olarak görülen bu kekemelik nedenleri dışında, ağız yapısında kalıtsal nedenlerden oluşan bozukluklar da sayılabilir. Konuşmak için ağzını ve dilini rahat bir şekilde kullanmasına mani olan fiziksel rahatsızlığı bulunan kişiler, kekemelik sorunu yaşayabilmektedir. Ancak kekemelik nedenleri arasında bu tür sağlık sorunları nedeni ile de sorun yaşayan kişi oranı oldukça azdır.
Kekemelik nedenleri oldukça büyük bir oranda düşünce yapısındaki bozukluktan kaynaklanır. Kekemelik tedavisi aşamasından önce yapılan incelemelerde, kekemelik sorunu yaşanmasının birinci nedeni olarak kişinin ailesinin hatalı davranışları belirlenmiştir. Kekemelik nasıl geçer sorusunun cevabı büyük oranda ailenin çocuk üzerindeki davranışlarının düzeltmesi ile geçer şeklinde cevaplanabilir.
Çocuk üzerinde baskı kurmak, rahat konuşmasına izin vermemek, çocuğa şiddet uygulamak gibi oldukça uzun bir liste haline sıralanabilecek birçok hatalı davranış çocuğun kaygı ve stres içerisinde girmesini ve kekelemesini sağlamaktadır. Bu nedenle kekemelik tedavi yöntemleri büyük ölçüde çocuğun ailesinin eğitilmesi ve hatalı davranışlardan vazgeçerek, çocuğun kendini rahat ve güvende hissetmesini içermektedir.

Benlerin Tehlike İşaretleri

Benlerin Tehlike İşaretleri

Hemen hemen herkeste ben ya da nevüs adı verilen deri kabarcıkları ya da parçacıkları görünmektedir. Bunun nedeni genellikle genetik tabanlıdır. Ancak bu benlerin hepsi erken yaşta çıkmaz. Bazı benlerin 20-30 yaşlarında çıktığı bilinmektedir. Aslında 40 yaşına kadar çıkan benler normal kabul edilmektedir. Ancak bu yaştan sonra çıkan bazı kahverengi lekeler de yaşlılık lekeleri olarak değerlendirilmektedir.

Tehlikeli ben , ben , ben tedavisi , ben ameliyatı

Benlerin tehlike işaretleri oldukça fazladır. Genellikle ağrıyan benlerde bir tehlikenin olduğu düşünülmektedir. Bunun yanında hiçbir neden yokken kanayan benlerde de kesinlikle tehlike olduğu söylenebilir. Benlerin kaşınması da oldukça farklı bir belirtidir. Kaşınan benler eğer sonradan ortaya çıkan benlerse kesinlikle ciddiye alınmasında fayda olacaktır.

Benlerin tehlike işaretleri arasında sayılarının giderek artması da gösterilebilir. Aynı zamanda rengi koyulaşan benler de tehlike arz etmektedir. Pek çok kişi estetik kaygılarla benlerini tedavi ettirmektedir ve genellikle bunun için lazer tedavisi söz konusu olmaktadır. Ancak eğer benlerin tehlike işaretlerinden herhangi birisi bile görüldüyse söz konusu benin kesinlikle lazer tedavisinden önce doktor kontrolünden geçmesi gerekecektir.

Öncelikle beninizin iyi incelenmesi ve iyi takip edilmesi gerekecektir. Gerçekten eskiden beri var olan benleriniz varsa ve sadece estetik kaygılarla beninizi almak istiyorsanız yine de doktor kontrolünden geçmelisiniz. Ancak beniniz olağan dışı ise, çapı 6 mm’den büyükse ve homojen renk özelliği gösteriyorsa şekil bozukluğu varsa yüksekliği bir kısımda yüksek bir kısımda alçaksa bir uzmana göstermekte fayda vardır.

Burun Esteği (Rinoplasti)

Burun yüz görünümünü birebir olarak etkileyen fonksiyonu son derece yüksek estetik bir organdır.

Burun estetik ameliyatı burnun açısını, kıvrımını ve boyutunu birebir olarak değiştirerek burnu yeniden şekillendiren bir ameliyattır.

Burun estetiği ameliyatı Rinoplasty ile burun büyütülebilir, küçültülebilir, Burun ucu düşüklüğü düzeltilebilir, Burun delikleri küçültülebilir veya büyütülebilir.

Burnun dudakla ve alınla oluşturduğu açılar değiştirilerek yüzde altın oran yakalanabilir, burundaki ters v deformesi düzeltilebilir yüz olması gereken orana getirilebilir ve burun eğriliği düzeltilebilir. Standart Rinoplasty ameliyatı bulunmamaktadır. Hastanın ihtiyaçlarını karşılayacak özel Rinoplasty ameliyatı vardır.

Burun Estetiği, Rinoplasti , Burun Estetiği Ameliyatı11

Rinoplasty (burun estetiği) düşünen kişinin atması gereken ilk adım deneyimli bir plastik cerraha danışmaktır. Kişi beklentilerini doktoruyla net bir şekilde tartışmalıdır.

Burun estetiği(Rinoplasty) ameliyatları burun şekil bozukluğu, nefes alma zorluğu gibi nedenleri çözmeyi amaçlar. Bu vasıtayla operasyon hem fonksiyonel hem de estetik bir yapıya kavuşmuş olur. Burun estetik ameliyatlarında çoğu zaman hasta yapılan operasyondan, operasyon tam olarak yüze uygun yapılmış olsa bile memnun kalmamaktadır veya gerçekten yüze uygun bir operasyon yapılmamıştır. Böyle durumlarda Seconder Rinoplasty (ikincil burun estetik ameliyatı) gerekmektedir. Seconder Rinoplasty ameliyatlarının yapılabilmesi için rinoplasty ameliyatının üzerinden en az altı aylık bir sürecin geçmesi gerekmektedir. Bir yıl veya iki yıl gibi bir sürecin geçmesi durumunda burun daha da oturacağından ameliyatlar daha başarılı sonuçlar vermektedir.

Burun estetik ameliyatlarının süresi hastadaki problemlerin çeşidine ve büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Burun estetik ameliyatında detaylar çok önemli olduğundan ameliyatlar kısa sürede gerçekleşmemektir.Ortalama olarak üç dört saati bulmaktadır. Burun estetik ameliyatı sonrası hasta ilk iki gün hasta hafif oturur pozisyonda yatak istirahatı geçirmelidir, yüzdeki şişliklerin artmaması için düz yatılmamalıdır. Burun estetik ameliyatlarından ancak iki gün sonra günlük aktivitelere dönülebilmekte olup yine de fazla ağır kaldırılmamalı baş göğüsten aşağı seviyede tutulmamalıdır. Bir hafta sonra tamamıyla günlük aktivitelere dönülebilmektedir. Fakat yinede üç hafta boyunca ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır.(yüzme,bisiklet,koşu gibi)

Cildinizin Dostu Gıdalar

Tabağınıza yemek için aldığınız gıdalar cildinize bir krem gibi etki edebilir. Size cildiniz için ne yemeniz gerektiğine dair örnekler vereceğiz:

Domates

Pişmiş veya işlenmiş domatesteki (domates sosu, ketçap, domates salçası) likopen zararlı UV ışınlarına karşı cildinizi korumada faydalı olur. İşlenmeden veya pişirilmemiş çiğ domatesin ise daha etkili olması muhtemeldir. Likopen aynı zamanda yağda çözünür ve yağ ile tüketildiğinde daha kolay emilir.cilt dostu gıda, cilt bakımında faydalı gıdalar

Cildinizin en iyi savunmacılarından biri domatestir. Domates  likopen adlı güçlü bir antioksidan içerir. Sonuçlar henüz tamamen kesin olmamakla birlikte, likopenin güneş hasarına karşı cildi korumaya yardımcı olabileceğini düşündürmektedir.

Kırmızı Et

Kırmızı et, doymuş yağ ve kolesterol içeriyor olsa bile, yağsız kırmızı etin protein ve çinko oranı çok yüksektir. Son araştırmalar antibiyotiklere göre akne tedavisinde daha iyi olabileceğini göstermektedir.

Kolajen üretimi için, cildinizin ihtiyacı olan aminoasitler glisin ve prolin, kırmızı ette yüksek konsantrasyonda bulunur. Aynı zamanda kollejen üretiminde çinko çok önemlidir. Yeterli miktarda çinko olmadan kolljen üretimi zordur. Ayrıca, çinko, doğal bir anti-inflamatuardır. Glisin mercimek, barbunya fasulyesi ve çiğ istiridyede yüksek oranda bulunur. Süzme peynir, lahana ve deniz ürünlerinde çinko ve prolin bulunabilir.

Yeşil Çay

Yeşil çayın çok güçlü bir antioksidan olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Güçlü anti-inflamatuar ve anti-aging etkileri kateşin bileşiklerinin yüksek oranda bulunması ile ilişlidir. Araştırmalar yeşil çayın hem ağızdan hem de bölgesel uygulanması ile güneş yanığı ve UV-ilişkili deri kanserlerine karşı cildi korumaya yardımcı olduğunu göstermiştir. Ayrıca araştırmalar, altı ay boyunca günde iki fincan yeşil çay içmenin güneş hasarını tersine çevirebildiğini ve kızarıklık, kılcal damarlarda çatlamalara iyi geldiğini göstermektedir.

 Yeşil Fasulye

Yeşil fasulye, tırnakların sağlıklı büyümesine ve saçların kalınlaşmasına oldukça yararlıdır.

 Ceviz

Genellikle omega-3 yağ asitleri ile eşanlamlı olarak bilinen balık yağıdır, ama ceviz de omega-3 açısından son derece zengindir. Eğer kızarıklık, şişlik, lekeler, akne ve kırışıklıklardan endişe ediyorsanız ceviz sizin en iyi dostunuz olacaktır. Ceviz gibi bitki temelli omega-3, doğal anti-inflamatuar, cildi nemlendirme, kimyasallar ve diğer toksinlerin koruma sağlayacaktır. Özellikle omega-3 ve alfa-linolenik asit (ALA), kırışıklıkların neden olduğu yaşlanma ile ilişkili kuruluk ile mücadele için çok önemlidir. Sadece ceviz ile bitmiyor, aynı zamanda, badem, zeytinyağı, keten tohumu gibi bitkisel kökenli omega-3 miktarını artırmak sağlığınız ve cildiniz için çok faydalıdır.

Yoğurt

Yoğurt doğal bir prebiyotiktir. Eğer bağırsak sorunlarınız veya mantar enfeksiyonlarına eğilim var ise yoğurt tam size göre. Yoğurt aynı zamanda akne, egzama ve hatta kepek içinde yararlıdır. Yalnız şeker hastaları için düşük yağ ve düşük şeker oranlarına sahip yoğurt seçtiğinizden emin olun.

Doğal Yağların Faydaları ve Kullanımı

Ozonlanmış yağ, akne tedavisinde kullanılan, etkili bir tedavidir. Ozon yağı, içindeki ozon sayesinde ciltteki bakterileri öldürür. İstenilen etkiyi alabilmek için altı hafta günde iki kez ozon yağı kullanmak gerekmektedir. Ozon yağı kullanımına işişkin uygumla şu şekildedir.doğal yağlar, doğal yağların faydaları, doğal yağlar nasıl kullanılır

Yüz temizleme aşaması

Bir yüz temizleyici ile yüzünüzü temizleyin. Yağsız temizleyicileri kullanmak akne tedavisi için en uygun olanıdır

Kurulama

Havlu ile yüzünüzü kurulayın. Yüzünüzü ovalamaktan kaçının.

Ozon yağı uygulanması

Ozon yağı ile bir pamuğu ıslatın. Yavaşça yüzde akne eğilimi olan ve akneli bölümlerine masaj yaparak uygulayın. Bir pamuğu bir kez kullanın yeni bir uygulama yapmanız gerekiyorsa yeni bir pamuğa yeni ozon yağı sürerek uygulayın.

Düzenli kullanım

En iyi sonuçları almak için, altı hafta günde iki kez ozon yağı ile yukarıdaki uygulamaları yapın. Aknede iyileşme ozon yağı kullanmaya başladıktan sonraki 3 gün içinde görülecektir.

Gereken malzemeler

Ozonlu yağ

Göz pamuğu

Yumuşak bir havlu

Yüz temizleyici

Pamuklu çubuklar (uygulama yapılacak yere göre gerekebilir)

Eklem İltihaplanması (Artrit)

Geleneksel Çın Tıbbında yılan yağı, osteoartrit, romatoit artrit ve bursit tedavisi için binlerce yıldır kullanılmaktadır. Bunu modern tıpta bilimsel çalışmalar ile onaylamıştır. Yılan yağı omega-3 yağ asitlerinden eikosapentaenoik asit (EPA) açısından zengin bir kaynaktır. Omega-3 yağ asitleri ve EPA romatoid artrite bağlı eklem sertliği ve eklem ağrılarında rahatlama sağlayabilir. Ancak EPA artiritin diğer formları için iyi incelenememiştir.

Kan Basıncı

Omega-3 yağ asitleri kan basıncını düşürdüğü kanıtlanmıştır. Hipertansiyon için yılan yağı kullanılabilir. Ancak EPA, balık yağında bulunan DHA (dokosaheksaenoik asit) ya göre daha az etkilidir. Kan basıncı ile ilgili çalışmalar ikisinin ortak kullanımı ile yapılmıştır.

Trigliserid Kontrolü

Omega-3 yağ asitleri hiperlipidemi (kan yağlarındaki yükseklik) ve tirigliserid yüksekliği tedavisinde etkili bir tedavidir.

Kalp ve Damar Sağlığı

Omega-3 yağ asitleri kalp damar hastalıklarının önlenmesinde önemli bir yere sahiptir. Yılan yağında  bulunan EPA kalp krizi ve ani ölüm riskini azaltabilir. Ayrıca omega-3 yağ asitleri arterlerde (atardamar) plak oluşumunu (ateroskleroz, damar sertliği) yavaşlatır ve kalp sağlığı üzerinde oldukça faydalı olduğuna dair Amerikan Kalp Derneğinin açıklamalırı vardır.

Ruh Sağlığı

Kanıtlar balık yağı ve EPA’nın ruh sağlığının çeşitli formlarında faydalı olduğunu göstermektedir. Şizofreni, depresyon ve duygusal bozuklukların tedavisi için EPA kullanımı önerilmektedir. Ancak bu ürünlerin kesin etkinliği ile ilgili klinik olarak kesin kanıtlar yoktur.

Egzema

Geleneksel Çin tıbbında egzema gibi döküntülü deri hastalıklarında tedavi olarak yılan yağı kullanılmaktadır. Bazı çalışmalarda egzemada EPA nın faydalı olduğu gösterilmiştir.